Fobilere sanal ortamda şifa - Yükselen TV
Bilim-TeknolojiHaberlerSağlık

Fobilere sanal ortamda şifa

İnsanların gündelik yaşamını olumsuz etkileyen ve sekteye uğratan korku, fobi ve stres bozukluklarının tedavisinde kullanılmak üzere sanal gerçeklik teknolojilerine dayalı bir sistem geliştirildi. Geliştirilen sistem, hayvan korkusu, yükseklik korkusu, kapalı ve açık alan korkusu gibi fobileri olanların hiçbir gerçek tehlikeye maruz kalmadan, geleneksel yöntemlere göre çok daha hızlı ve düşük maliyetle tedavisine imkan sağlıyor.

Yenilikçi teknolojiler, sanal ve artırılmış gerçeklik, sağlık ve güvenlik sistemleri alanında faaliyetlerini sürdüren İdeasis firması, TÜBİTAK KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı tarafından desteklenen “Basit Fobilerde Sanal Gerçeklik Teknolojisi Uygulamaları ile Tedaviye Yardımcı Araç Geliştirme” Projesi kapsamında yürütülen çalışmaların sonucunda dikkat çeken bir esere dönüştürdü.

Fobilerin tedavisinde uygulanan “maruz bırakma/alıştırma” yönteminden yola çıkılan projede, kişinin korkusu olan duruma alıştırılması hedefleniyor. Bu yöntemde, kişi korktuğu durumla veya nesneyle/olayla sanal gerçeklik ortamında yüzleşerek buna alışıyor ve zamanla daha az korkmaya veya hiç korkmamaya başlıyor.

Uzmanlar, geleneksel yollarla maruz bırakma tedavisini uygularken yükseklik korkusu için asansöre binmek, uçuş korkusu olanlarla uçağa binmek gibi gerçek ortamda seanslar bile düzenleyebiliyor. Zahmetli, maliyetli ve uzun zaman alıcı bu süreçler, her korku için uygulanamıyordu.

Oysa habere konu cihaz Vivoos VR sisteminde iyi tasarlanmış ve gerçekçi bir sanal ortamda, kişi, hiçbir gerçek tehlikeye maruz kalmadan ve geleneksel yöntemlere göre çok daha hızlı ve güvenli bir biçimde tedavi olabiliyor. Psikiyatri uzmanı veya klinik psikolog eşliğinde yürütülen uygulamada, sorunu olan bireyler, aşırı korkusuyla ilgili senaryolara aşamalı bir şekilde, sanal gerçeklik gözlüğü üzerinden maruz bırakılıyor. Her bir aşamada bulunan senaryo içeriğine alışma etkisi gerçekleşene kadar korku unsuruna maruz bırakma devam ediyor. Uygulama esnasında kalp atım hızı ve deri iletkenliğini gözlemlemek için sağ ve sol el parmaklarına alıcılar bağlanıyor. Böylece kişinin o anki korkudan etkilenme durumu anlık olarak ekrandan izlenebiliyor ve aşamalar arasında geçişler yaparken sadece sözlü olarak alınan tepkilere değil, sensör değerlerine de bakılarak karar verilebiliyor.

Tüm seans, geliştirilen raporlama altyapısı üzerinden takip edilebiliyor, geriye dönük olarak incelenebiliyor. Seans süresince olduğu gibi sonrasında da uzman yapılan terapinin etkilerini görebiliyor. Bir sonraki seans planlamasını da bu verilere göre düzenleyebiliyor.

“10-12 seanslık tedavi, 2-3’e düşüyor”

Hacettepe Üniversitesi Teknoloji Transfer Merkezi’ni temsilen projede akademik danışman olarak görev alan Doç. Dr. Sedat Işıklı, yaptığı açıklamada, Sanal Gerçeklik Teknolojisinin Fobilerin Tedavisinde Kullanımı Projesi kapsamında özel bir cihaz geliştirildiğini söyledi.

Bazı durum ve nesnelerin sorun yaşayan kişiler için fobi ya da aşırı korku unsuru olabildiğini ifade eden Işıklı, köpek, kedi, kapalı/açık alan ya da uçmanın bunlara örnek gösterilebileceğini belirtti. Işıklı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu durumdaki kişiler, yaşantılarında o ya da bu şekilde aşırı korkuları öğrenirler. Saldırgan bir köpek, hastalığı olan bir kedi, uçağın türbülansa girmesi hepimizi ürkütür ama fobisi olan kişiler sanki en kötüsünü yaşayacaklarmış gibi hareket ederler ve risk algıları çok yüksektir. Köpekle ilgili aşırı korkusu olan kişi, köpekle karşılaşırsa köpek ona çok büyük zarar verecekmiş gibi düşünür. Fobisi olan kişilerin farkı, korkuları üzerinden hayatlarında tedbir almaya başlarlar. Köpek ya da kedi fobisi olan kişiler bu hayvanların bulunduğu evlere gitmezler, uçma fobisi olanlar uçağa binmezler, hayatını daraltır.”

Geleneksel yöntemlerde fobilerin tedavisinde maruz bırakma tekniğinin kullanıldığına vurgu yapan Işıklı, şunları ifade etti:

“Ya seans sırasında kişi korktuğu şeyi hayal eder ya da mümkünse korktuğu nesne ya da duruma doğrudan maruz kalır. Köpek fobisi olan kişiyi geleneksel yöntemlerle tedavi edebilmeniz için nihayetinde seans odasına köpek dahil etmeniz gerekiyor. Uçma fobisi olan kişiyi uçağa bindirmeniz gerekiyor. Geleneksel yöntemlerin birtakım zorlukları var.

Son 10 yılda ise böyle bir teknoloji gelişmeye başladı. Bir kere doğrudan nesne ya da durumla gerçekten yüzleşmeniz gerekmiyor. yüzleşiyormuşsunuz gibi bir hissiyat yaratıyor bu teknoloji. Böylece maruz bırakma tedavilerini gerçekleştirmek mümkün olabiliyor. Bu durumlara açık ya da kapalı alan, yükseklik; nesneler kedi, köpek, örümcek, arı örnek gösterilebilir. Tedavi için bu hayvanları seans odasına getirmeniz gerekmiyor, deyim yerindeyse teknoloji bunu getiriyor. Dolayısıyla çok boyutlu ekonomik bir tarafı var. Zamandan tasarruf sağlıyor, olanaklar genişliyor. Her defasında bir kedi ya da köpek bulmanız gerekmiyor. Seans sayıları azalıyor. Geleneksel yöntemle ortalama 10-12 seansta tedavi edebildiğiniz kişileri, bu teknolojiyi kullandığınızda 2-3 seansta tedavi edebiliyorsunuz.”

Geliştirilen cihaz, Travma sonrası stres bozukluklarında da kullanılabiliyor

Işıklı, ihtiyaç duyulan yazılım ve senaryonun oluşturulmasıyla bu sistemin, uzman kişiler tarafından teşhis sınıflamanın tarif ettiği bütün fobilerin tedavisi için kullanılabileceğini söyledi.

Bombalı saldırı gibi daha geniş kesimlerin maruz kaldığı olaylar sonrasında ortaya çıkan travma sonrası stres bozukluğunda da bu sistemden faydalanılabileceğini ifade eden Işıklı, “Başta afetler olmak üzere çeşitli bombalı saldırılar ya da çatışmaların olduğu durumlara maruz kalan kişiler de korkuyu öğrenebilirler, bir tür korku geliştirebilirler. Afete maruz kalanların yüzde 10-12’si hayatları boyunca bir hastalığa dönüşecek travma sonrası stres bozukluğu olarak tarif ettiğimiz bir durum yaşayabilir. Bu bozukluğun tedavisinde de bu teknoloji kullanılıyor. Kızılay’daki bir bombalı saldırıya kişi tanıklık ettiyse, bir korkuyu öğrendiyse meydana inmemek, kalabalığa girmemek gibi tedbir almaya başlar. Bu teknoloji bu tür aşırı korkuların tedavisi için de kullanılabiliyor.” dedi

2017 yılında piyasaya çıkacak

İdeasis Yönetici Ortağı Oğuzhan Köksal, sanal gerçeklik teknolojilerine yönelik Ar-Ge faaliyetleri yürüttüklerini vurgulayarak, daha yeni ve az odaklanılan bir alan olması nedeniyle psikolojiye yöneldiklerini söyledi.

TÜBİTAK tarafından desteklenen bir Ar-Ge projesi kapsamında ürünün ortaya çıktığını ve klinik testlerini yaptıklarını ifade eden Köksal, şöyle konuştu:

“Yeni nesil sanal teknolojileri kullanarak kontrol edilebilir bir ortamda, klinikte fobisi olanların gerçeğe çok yakın görüntülerle tedavi olabilmesine yardımcı olacak bir ürün geliştiriyoruz. Kullandığımız yazılım, bütün yeni nesil sanal gerçeklik donanımlarını destekliyor. Bu kapsamda, bilgisayarda yarattığımız modeller, kendi yazılımımız içinde danışman ve uzmanların belirlediği senaryolar kapsamında simüle ediliyor.

Ürünü Ocak 2017’de piyasaya çıkarmayı planlıyoruz. Şu ana kadar aldığımız tepkiler olumlu. Yıl ortalarına doğru yaygın bir kullanıma erişmeyi umuyoruz. Bunun yanında elimizdeki mevcut içeriği geliştirmek istiyoruz. Ülkemizin mevcut konjonktürü dolayısıyla ciddi bir kesim insanımız travma yaşadı. Stresten kaynaklanan bazı sorunları çözmek için ayrı içerikler ve senaryolar hazırlıyoruz.” dedi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir