HaberlerSiyasetSosyal

Adalet mitinginden, Adalet çağrısı

Haber Servisi / yukselentv.com
***
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, günlerdir devam eden ve medyanın yoğun ilgi gösterdiği “Adalet Yürüyüşü”nü İstanbul Maltepe’de düzenlediği final mitingle tamamladı. Adalet Yürüyüşü, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun MİT TIR’ları davasında 25 yıl hapis cezasına çarptırılması ve tutuklanması üzerine başlatılmıştı. 24 gün süren yürüyüş süresince CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu ve beraberindeki grup 430 kilometre yol kat ettiler. Son gün, Kemal Kılıçdaroğlu, Cumartesi gecesi konakladığı Dragos’taki kamp alanından Maltepe’deki miting alanına kadar yürüdü.

Miting alanında yaptığı konuşmada Kılıçdaroğlu:

“15 Haziran 2017’de Ankara’da başlattığımız yürüyüşümüzü Maltepe’de noktaladık. Ama kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin. Bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır. Herkes şunu çok iyi bilsin: 9 Temmuz yeni bir adımdır, 9 Temmuz yeni bir iklimdir, 9 Temmuz yeni bir tarihtir, 9 Temmuz yeni bir doğuştur.”

Tek adam rejimine karşı, FETÖ’ye karşı olduğumuz için, 20 Temmuz darbesine karşı olduğumuz için yürüdük, IŞİD’e, PKK’ya, El Nusra’ya ve diğer tüm terör örgütlerine karşı olduğumuz için yürüdük.. Gerçek darbeciler ortaya çıksın diye yürüdük, 249 şehit için yürüdük. Şehitler ile gaziler arasında ayrım yapılamaz, yapılmasın diye yürüdük.”

“Özetle bu ülkede adalet için yürüdük, adaleti getirmek için yürüdük. Takipçisi olacağız. 9 Temmuz yeniden doğuşun tarihidir. 9 Temmuz bir yürüşün sonu değil, bir özgürlüğün, bir barışın, bir birlikte yaşam iradesinin ortaya konmasının başlangıcıdır. Farklılıklarımızla yaşamak için adalet, huzur içinde yaşamak için adalet. Adalet insanlığın ortak paydasıdır, mülkün temelidir. Yunus’un dediği gibi, zulüm ile abat olunmaz. Millete, fakir fukaraya, garibanlara, esnafa, çiftçiye zulmediyorlar, herkese zulmediyorlar.”

“Delilsiz ceza verme dönemi başlamıştır, 20 Temmuz sivil darbesinin ardından. Bunu her yerde her ortamda herkese anlatmak bu meydanın görevidir ve Türkiye’nin görevidir. Yaşadığımız dönem bir dikta dönemidir, herkes bunu iyi bilmelidir. Ben size 1940’ların Almanyası’ndan örnek vermek isterim. Hitler’in adalet danışmanı hakimlere, ‘karar verirken Führer ne isterdi diye kendinize sorun, öyle hareket edin’ demiştir. Aynı oyun bugün Türkiye’de oynanıyor. Hakim Saray’a bakıyor, ona göre karar veriyor. Buradan bütün yargıçlara, savcılara sesleniyor: Adaletin hakkını korumak benim kadar, sizin de görevinizdir. Dik durun, onurlu durun, vicdanınızın sesini dinleyin, Saray’dan talimat geliyorsa, elinizin tersiyle itin. Onurlu durun çocuklarınıza güzel bir miras bırakın.” şeklinde görüşlerini dile getirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu miting alanında toplanan katılımcılara hitaben yaptığı konuşmasının sonunda, “Adaletin, insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu” inancıyla hazırladıklarını söylediği 10 maddelik Maltepe Adalet Çağrısı’nı okudu.

10 Maddelik “Adalet Çağrısı”

1.Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.

2.İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.

3.Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.

4.Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.

5.20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.

6.150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

7.OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.

8.Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.

9.Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.

10.Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir